Share

Pluviofil: Yağmurun Dilini Anlayanların Hikâyesi

Pluviofil: Yağmurun Dilini Anlayanların Hikâyesi

Pluviofil; henüz tanımsal olarak kabul görmemiş bir durum olsa da, kişiliğinde aydınlıktan çok karanlığı, güneşten çok kapalı havaları seven, yağmurun altında kendini bulan insanları tarif eder. Gök gürlediğinde, bulutlar birikirken ya da şimşek uzaktan seslenirken bu insanlar gerçek anlamda rahatlar ve kendilerini ele verirler. Çünkü yağmur, onların ruhuyla aynı frekansta konuşur.

Diğerlerinin kaçtığı yerde ilerlerler. Yollar suyla doldukça zihinleri açılır; gökyüzünün ağırlığı omuzlarını hafifletir. Bazıları yağmurun kokusuna “toprak kokusu” der ya… Onlar için öyle değildir. O kokunun içindeki her note, her mineral, her ısı değişimi zihnin derinliklerinde ayrı bir kapıyı açar. Dünya yağmurla yıkandıkça, onların içindeki karanlık daha da netleşir.

Sıradan bir insan için yağmur sadece bir hava olayıdır.
Bir pluviofil içinse:
• Damla damla düşen bir metronom,
• Ruhunun kaotik ritmini düzenleyen bir tempo,
• Dış dünyanın gürültüsünü bastıran kusursuz bir perde…

Cama vuran damlaları takip ederken gözbebeklerinin büyümesi bundandır; çünkü dışarıdaki fırtına, içlerinde kopan fırtınayla aynı hizaya gelmiştir. İnsanlar konuşur, anlatır, ağlar… O ise yağmurun sesini duyar. Yağmur kesildiğinde hissettiği boşluk bir bağımlının yoksunluğu gibidir. Dünya birden fazla sessiz, fazla kuru, fazla “normal” gelir. Ve o bu normalden nefret eder.

Yağmurun gelişini tahmin uygulamalarından önce hissederler. Ufukta beliren tek bir gri bulut bile, gökyüzünün damarlarıyla kendi zihni arasında görünmez bir bağ kurar. Yağmur başladığında gülümsemezler; çünkü o an, oldukları yere değil, evlerine dönerler.


Aşırı Yağmur Takıntılı (Pluviofil) Kişilerin Zihinsel Özellikleri

1. Duyusal Yoğunlukları Yüksektir

Yağmuru diğer insanlardan çok daha derin hissederler.
Normal biri “Islanmayayım.” diye kaçarken, bu kişiler yağmur damlalarının sesini, kokusunu ve ağırlığını hiper-odaklanmış şekilde algılar.
Yağmur onlar için bir duyusal terapi gibidir.

2. Duygusal Düzenleyicileri Farklıdır

Çoğu insan güneşli havada mutlu olurken, pluviofiller tam tersini yaşar:
• Yağmur = huzur
• Güneş = gürültü, kaos, huzursuzluk
Duygularını gök gürültüsü ayarlar, düşüncelerini bulutlar toplar.

3. İçe Dönük ve Gözlemcidirler

Kalabalıklardan çok sessizliği severler.
Yağmur onların düşünce tarzına uyar çünkü:
• Yavaşlatır
• Saflaştırır
• Gürültüyü bastırır
• Dış dünyanın taleplerinden koparır
Bu yüzden yağmur altında derin düşüncelere dalarlar.

4. Detaycıdırlar

Normal insanların fark etmediği birçok ayrıntıyı onlar analiz eder:
• Cama vuran damlaların ritmi
• Havayı değiştiren kokular
• Toprağın ilk ıslanışı
Bu küçük detaylar, onların yoğun ve sembolik düşünce dünyasını şekillendirir ve geliştirir.

5. Melankoliyle Barışıktırlar

Hüzün, yalnızlık, düşüncelilik…
Diğerlerinin kaçtığı bu duygular, onları korkutmaz.
Bu hâllerde daha yaratıcı, daha üretken olabilirler.

6. Kaosu Severler (Ama Kontrollü Olanını)

Yağmur bir kaostur; fakat ritmik bir kaos.
Bu yüzden çekicidir.
Yıldırım çakması ve yağmur sesi, özellikle geceleri, onlara huzur verir.

7. Düşüncelerinde Karanlık Tonlar Bulunur

Psikopatlık değil; sadece daha derin, daha varoluşsal düşünürler.
Hayatı siyah-beyaz değil, gri tonlarda görürler.
Gri hem yağmurun, hem zihnin rengidir.


Normal İnsanlarla Farkları

Normal İnsan Pluviofil
Güneşi sever Gri havayı sever
Yağmurdan kaçar Yağmurun içine girer
Islanınca rahatsız olur Islanınca rahatlar
Yağmuru gürültü görür Yağmuru müzik gibi duyar
Hüzünden kaçar Hüzünde derinleşir
Hava olayını fark etmez En ufak değişimi analiz eder

Yağmurun Dilini, İnsanların da Kalbini Okurlar

Bazı insanlar vardır; onları diğerlerinden ayıran şey sadece yağmuru sevmeleri değildir.
Yağmurun dilini çözdükleri için insanların dilini de çözerler.
Fırtınayı okuyabilen bir zihin, insan kalbindeki küçük sarsıntıları bir bakışta anlar.

Zekâları sessizdir, algıları keskin.
Birinin göz kırpışındaki tereddüdü, ses tonundaki çatlağı, kelimelerin arasındaki boşlukları fark ederler.
Onlara yalan söylemek zordur; çünkü onlar yalanı duymadan önce hisseder.
Bir bakışın kaçışından bile gerçeği alıp cebine koyarlar, fakat asla belli etmezler.

Gerçekleri içlerinde saklarlar:
• Bazen susarak,
• Bazen bir tek cümleyle,
• Bazen sadece bir bakışla…

Onlar için dünya gri değildir;
gri tonlarının arasında gizlenen hakikatlerin atlasıdır.


Yağmur Altında Gerçek Yüzleri Ortaya Çıkar

Yağmurlu bir havada onlarla aynı ortamdaysanız, dışarıdan her şey olağan görünür:
Sakin, ölçülü, sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi davranırlar..

Ama içlerinde kopan fırtına, gökyüzündekinden bile büyüktür.
Yağmurun sesi kalplerine “gel” diye fısıldar.
Bu çağrı sessiz bir çığlık gibi içlerinde yükselir.

Bastırmaya çalışmazlar; sadece doğru anı beklerler.
En ufak fırsat, en sıradan bahane bile yeter.
Bir anda kimsenin fark etmediği bir kararlılıkla kendilerini yağmurun kucağına bırakırlar.
Çünkü orası, içlerinde kopan fırtınanın nihayet durulduğu yerdir.

10 Okuma Sayısı

Ayrıca şunları da beğenebilirsiniz